Vizyon Kuyumcu
Connect with us

Genel

ABD’nin Suriye’deki terör örgütlerine yönelik desteğine üzüntümüzü dile getirdik

ROMA- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan G20 Liderler Zirvesi’nin ardından düzenlediği basın toplantısında, ABD Başkanı ile yaptığı görüşmede “ABD’nin Suriye’deki terör örgütlerine yönelik desteğine yönelik üzüntümüzü dile getirdik” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’nin ardından basın toplantısı düzenledi. Konuşmasına İtalya’ya misafirperverliğinden dolayı teşekkür ederek başlayan Erdoğan, “Değerli arkadaşlar zirve oturumlarında öncelikli olarak küresel ekonomik görünüme ilişkin son gelişmeleri ve temel riskleri değerlendirdik. Salgının olumsuzluklarının hissedilmeye devam ettiği bir dönemde sıkıntılarımızı bertaraf edecek, ekonomilerimizin dayanıklılığını artıracak politikaları ele aldık. Küresel ekonomi 2021 yılında toparlanmaya başlasa da ekonomilerimiz halen ciddi meydan okumalarla karşı karşıya bulunuyor. Özellikle emtia fiyatlarında ve borçluluk oranlarında tarihi seviyelere varan artışlar yaşanıyor. Küresel enflasyon baskısı gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ekonomileri derinden sarsıyor” dedi.

“Salgının ilk günlerinden itibaren hayata geçirdiğimiz destek ve teşvik paketleri ile halkımızın tüm kesimlerinin yanında olduk”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası kuruluşların raporları, bu enflasyon baskısının bir süre daha devam edeceğine işaret ediyor. Tedarik zinciri de meydana gelen kırılmaların olumsuz yansımalarını ise boş kalan market rafları ve uzayan benzin kuyruklarında zaten görüyoruz. Geçtiğimiz yıl yüzde 1,8 büyüme ile tamamlayan, bu yılı da yüzde 9 civarında büyüme ile kapatma yolunda ilerleyen bir ülke olarak, tüm bu gelişmeleri biz de yakından takip ediyoruz. Türkiye küresel dalgalanmaların kendi vatandaşlarına olan etkilerini en az düzeyde yansıtan bir ülkedir. Salgının ilk günlerinden itibaren hayata geçirdiğimiz destek ve teşvik paketleri ile halkımızın tüm kesimlerinin yanında olduk. Ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar dışında farklı projeleri devreye almayı sürdürüyoruz. Yatırım üretim, ihracat ve istihdam konusunda sürekli artan bir tempoda yükseliş içindeyiz” dedi.

“Küresel finans sisteminin kontrolünü elinde bulunduran kuruluşların siyasi amaçlı manipülasyonlara alet olmaması gerektiğini düşünüyoruz”

“Kendi ekonomimizi geliştirme yanında değişen üretim ve lojistik dengelerinin yol açtığı küresel istikrarsızlığın önüne geçilmesine katkıda bulunmak için de gayret gösteriyoruz” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Bu anlayışla zirve görüşmelerinde uluslararası ticarette tedarik zincirlerinin işlemesinin önemini özellikle vurguladık. Dünya ticaret örgütünün merkezinde yer aldığı kurallara dayalı serbest ve ayrımcı olmayan çok taraflı ticaret sistemine desteğimizi bu vesileyle tekrarladık. Küresel finans sisteminin kontrolünü elinde bulunduran kuruluşların hiçbir makul ekonomik gerekçesi olmayan siyasi amaçlı manipülasyonlara alet olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi taktirde özellikle bizim gibi ekonomik büyüme potansiyeli yüksek olan ülkelerin uluslararası kuruluşların işleyişini ve niyetlerine dair şüphelerinin artacağını belirtmek istiyoruz” dedi.

“Türkiye olarak talepte bulunan 160 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi ekipman ve kritik malzeme desteği sağladık”

Korona virüs salgınının herkese ibret olması gerektiğini belirten Erdoğan, “Korona virüs sürecinde yaşananlar bu doğrultuda daha dikkatli daha adil ve ilkeli davranılması hususunda herkese ibret olmalıdır. Son bir buçuk iki yıldır şahit olduklarımız tüm insanlığın temel sağlık hizmetlerinin ortaya koymuştur. Salgınların önlenmesi ne yönelik araç, gereç, aşı ve tedaviye erişim ayrıcalık değil temel bir haktır. Hepimiz güvende olmadan hiçbirimiz kendini güvende hissedemez. Türkiye olarak bu anlayışla salgının başından beri ülkemizden talepte bulunan 160 ülkeye ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi ekipman ve kritik malzeme desteği sağladık” dedi.

“İstisnasız herkesin sağlık hizmetlerine ve tüm temel ihtiyaçları erişimini temin ettik”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülkemizde misafir ettiğimiz sığınmacıları kendi vatandaşlarımızdan ayrı tutmadan istisnasız herkesin sağlık hizmetlerine ve tüm temel ihtiyaçları erişimini temin ettik. Bir tarafta 100 milyonlarca insan daha ilk doz aşı ya dahi ulaşamazken diğer tarafta turizm amaçlı uzay seyahatleri için 100 milyonlarca dolar harcanabiliyor. Bir tarafta yoksulluğun olduğu diğer tarafta düşün ve şatafatın hüküm sürdüğü bu adaletsiz düzenin daha fazla devam etmesi mümkün değildir. Aşı milliyetçiliğinin farklı yöntemlerle hala sürdürülmesi ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanınan aşıların özellikle uluslararası arenada ayrımcılığa tabi tutulması kabul edilemez. Aynı şekilde aşının şantaj veya politika dikte aracı olarak kullanılması son derece yanlıştır. Bu hissiyatımızı ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması yönündeki değerlendirmelerimizi diğer G20 liderleri ile de paylaştık. Nitekim biz Türkiye olarak kendi geliştirdiğimiz aşımız Türkovac ile ilgili çalışmalarımızı insan odaklı olarak yürütüyoruz. Klinik deneylerinin son aşamasına geldiğimiz yerli aşımızı inşallah vatandaşlarımız da birlikte tüm insanlığın istifadesine sunacağız” dedi.

“İklim değişikliği insan hayatı, iktisadi büyüme ve sürdürülebilir kalkınma için ciddi bir tehdit kaynağıdır”

“Ecdadımızın mirası çocuklarımızın bize emaneti dünyamızı bencilce tüketmeye devam edersek, belki de bizlere nefes alabilecek bir atmosfer, içecek bir damla su, ekecek bir karış toprak dahi kalmayacak” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Son dönemde yaşadığımız doğal afetler iklim değişikliğinin tabiat üzerindeki olumsuz etkilerini açıkça ortaya koyuyor. İklim değişikliği insan hayatı, iktisadi büyüme ve sürdürülebilir kalkınma için ciddi bir tehdit kaynağıdır. Zirve boyunca yaptığımız tüm temaslarda gittim değişikliği ile mücadelede acilen somut ve gerçekçi çözümlere ulaşmamız gerektiğine vurgu yaptık. Gelecek nesillerin ormanı, temiz suyu, verimli toprağı olan bir dünyada yaşayabilmesi için elimizden geleni yapmak zorundayız. Biliyorsunuz Türkiye olarak Paris İklim Anlaşmasını geçtiğimiz haftalarda onayladık, esasen ülke olarak bu konuda oldukça iyi bir seviyede bulunuyoruz. Yeşil kalkınma devrimi hedefi ile inşallah bu alanda tüm dünyada öncü bir rol üstleneceğiz. Bu çerçevede belirlediğimiz 2053 net sıfır emisyon niyet beyanımızı G20 liderleri ile paylaştık. Hazırlayacağımız eylem planlarıyla bu alanda ülkemize ve uluslararası camiaya katkılarımızı sunacağız. Tabi bu süreçte küresel bir mücadele olan iklim değişikliğinde ülkelerin eşit bir konumda bulunmadığını da dikkat çektik” dedi.

“Türkiye erozyonla mücadelede dünya lideri konumunda bir ülkedir”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce de ifade ettiğimiz üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki paylaşımının adil bir şekilde yapılması önemlidir. Dünyanın çevreye en fazla kirleten ülkelerinin, düzensiz göçle mücadele harcadığı miktara bir bakın, bu rakam iklim değişikliği ile mücadeleye ayırdıkları mebladan yaklaşık iki kat daha fazladır. Karşımızdaki bu çarpık tablo gerçekten utanç vericidir. Benzer tutarsızlıklar terörle mücadeleden insani yardımlara kadar bir çok alanda yaşanmaktadır. Bu meselelerde gelişmiş ülkeler sorumluluk almaktan, özellikle maddi olarak üzerlerine düşeni yapmaktan kaçmaktadır. İklim değişikliği ile mücadelemizin bir diğer boyutunu çevre hassasiyetlerimiz oluşturuyor. Bu konudaki küresel sorunların ancak ortak çabayla çözülebileceğini bir kez daha vurguladık. Türkiye erozyonla mücadelede dünya lideri konumunda bir ülkedir. Orman varlığını artıran nadir ülkelerden biriyiz. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızı geliştirmek için çok ciddi yatırımlar yapıyoruz” dedi.

“Her yıl toplam değeri 1 trilyon doları bulan gıda maddesinin çöpe gitmesini hiçbir makul açıklaması olamaz”

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Zirvede ayrıca sürdürülebilir kalkınma amaçlarında ilerleme kaydedilmesinin önemine de işaret ettik. Bu kapsamda gıda güvenliğini ön plana çıkardık. Salgının küresel ölçekte gıda krizini daha derinleştirdiğini görüyoruz. Birleşmiş Milletler raporları, dünyada açlık çeken kişi sayısının geçen yıla göre yükseldiğini açıkça ortaya koyuyor. Aynı raporlara göre dünya nüfusunun yüzde 10’dan fazlası yani 810 milyon insan yetersiz beslenme tehdidi ile karşı karşıya bulunuyor. 1 milyara yakın insan temel gıda maddelerini erişimde sıkıntı çekerken, her yıl toplam değeri 1 trilyon doları bulan gıda maddesinin çöpe gitmesini hiçbir makul açıklaması olamaz”

“Salgın hem mevcut düzenin bu çarpıklıklarını gözler önüne sermiş hem de tüm insanların aynı gemide olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır”

“Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın içinde bulunduğumuz çağı da artık hiç kimsenin banane başkasından deme lüksü yoktur. Her gün 100 milyonlarca insanın yatağa aç girdiği, her yıl milyonlarca çocuğun bir dilim ekmek bulamadığı için can verdiği bir dünyada açık söylüyorum hiçbirimiz kendimizi emniyette hissedemeyiz. Ruh taşıyan, kalp taşıyan, vicdan taşıyan insanlar olarak hepimiz sahip olduklarımızı sorgulamak, yoksulları hatırlamak yoksullarla çok daha fazla empati kurmak mecburiyetindeyiz. G20 Liderler Zirvesi’nin de temasını oluşturan refahı özellikle sağlayacak bunun yolu kendi dışımızdaki acılara kulaklarımızı kapatmaktan değil hazım ve mağdurlara gönül kapılarımızı açmaktan geçiyor. İşte salgın hem mevcut düzenin bu çarpıklıklarını gözler önüne sermiş hem de tüm insanların aynı gemide olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Ülke olarak 2015 yılındaki G20 dönem başkanlığımız sırasında gıda güvenliğini önceliklerimiz arasına aldığımızı açıklamıştık.”

“Milli gelire göre dünyanın en fazla insani ve kalkınma yardımı yapan ülkelerinden biriyiz”

“Uzun yıllardır Afrika başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaptığımız kalkınma yardımlarında bu konuya hep hassasiyet gösterdik. Balık vermekten ziyade balık tutmayı öğretme hedefleyen projelerle pek çok yerde insanların hayatlarına dokunan çalışmalar yürüttük. Milli gelire göre dünyanın en fazla insani ve kalkınma yardımı yapan ülkelerinden biriyiz. 2030 yılına kadar açlığın olmadığı bir dünyaya erişme çabalarına öncülük etmek G20 ülkeleri olarak bizlerin en temel sorumluğudur”

“Afganistan kaynaklı göç yükünü en fazla hisseden ülkelerden biriyiz”

“Sürdürülebilir kalkınmayı doğrudan etkileyen unsurlardan biri de göç ve göçün idaresidir. Hali hazırda 3,6 milyonu Suriye’deki savaştan kaçanlar olmak üzere 5 milyona yakın yerlerinden edilmiş insana ev sahipliği yapıyoruz. Afganistan kaynaklı göç yükünü en fazla hisseden ülkelerden biriyiz. Göç krizinin hem insani güvenlik boyutunu hem de göçle mücadelede yalnız bırakılmanın ne demek olduğunu gayet iyi biliyoruz. 12 Ekim‘deki Afganistan konulu G20 olağanüstü zirvemizde konunun mutlaka platformun gündeminde yer alması gerektiğini vurgulamıştık. Ayrıca G20 bünyesinde bu maksatla bir çalışma grubu oluşturulmasını önermiştik. Bu grubun başkanlığına da talibiz teklifimizi hem ikili görüşmelerimizde hem de bugünkü oturduğumuzda tekrarlayarak mevkidaşlarımızı bize destek vermeye davet ettik. İki günlük zirve boyunca pek çok ikili görüşme de gerçekleştirdik. Muhataplarımız da ülkelerimiz arasındaki konuları bölgesel ve küresel gelişmeleri değerlendirme imkanı bulduk. Yine zirve sırasında farklı ülkelerden katılımcılarla görüşmelerimiz oldu. İki gün süresince gerçekleştirdiğimiz istişarelerin küresel ekonomik ve siyasi istikrar için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum”

“ABD’ye Suriye’deki terör örgütlerine verdikleri desteklerle ilgili üzüntümüzü ilettik”

ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede ABD’nin terör örgütlerine verdiği desteğin gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine Erdoğan, “Suriye’de bulunan bu terör örgütleri PKK/YPG/PYD gibi bunların özellikle Amerika’dan aldıkları destekler konusunda kendilerine bu desteklerle ilgili üzüntümüzü bu desteklere yönelik NATO üyesi ülkeler olarak bunun bizde meydana getirdiği üzüntüleri ifade ettik. Bu konularda bizim dayanışmamızı zedeleyecek adımlar olduğunu da söyledik. Bununla ilgili olarak da özellikle dışişleri bakanlarımızın karşılıklı olarak çok daha sıkı irtibat halinde olmaları gerektiğini vurguladık. Güvenlik noktasındaki savunma bakanlarımızın bu noktada ki ilişkilerini gündeme getirdik. Bundan sonraki süreçte inanıyorum ki bugüne kadar olan süreç herhalde böyle devam etmeyecektir” dedi.

Erdoğan ve Biden Afganistan’ı ele aldı

Başkan Biden ile yapılan görüşmede Afganistan konusunun gündeme gelip gelmediği sorusu üzerine ise Erdoğan, “Afganistan konusu tabii ki gündeme geldi zira Brüksel görüşmemizde zaten Afganistan Karzai Havalimanı özellikle gündemimizdi. Fakat öyle gelişmeler oldu ki biz tabi Afganistan’dan özellikle askerimizi çekmek durumunda kaldık. Askerimizi biliyorsunuz Afganistan‘dan çektik. Tabi bu orada yaptığımız görüşmenin aynı minvalde devam etmediğinin bir ifadesiydi. Fakat biz tabi kendilerini şunu da söyledik şu anda Katar’la Türkiye arasındaki görüşmeler bundan sonraki süreçte yol haritamız ne olacak bu konuda bunların değerlendirmesini yaptık. Fakat bundan sonraki süreci biraz da gelişmeler belirleyecek. Bu gelişmelerin içerisinde daha aktif şu anda yol haritasının içerisinde bulunan tabii Türkiye, Katar gibi ama bunun yanında Taliban nasıl bir tavır ortaya koyacak onu da zaman içerisinde göreceğiz. Şu anda tabi Taliban izlerle gerek Afganistan’daki Büyükelçiliğimizde görüşmelerini filan yapıyorlar ve bu görüşmeler esnasında ne gibi adımlar atacağız. Bunu da biraz zaman gösterecek. Afganistan’daki yeni yapılanmada kucaklayıcı yapı nasıl oluşacak, kadınlara yönelik eğitim anlayışı nasıl gelişecek yani bizim sosyal veya sosyolojik yaklaşımınız ile Taliban’ın sosyolojik yaklaşımın ne kadar birbiriyle örtüşecek bunu zaman gösterecek buna göre de adımlarımızı atmış olacağız” dedi.

ABD ile kurulacak ortak mekanizma sorusu üzerine Erdoğan, “Bu ortak mekanizmadan ifade edilen özellikle şu anda ekonomik ilişkiler de ticari ilişkilerde gerek bizim Hazine Maliye Bakanlığımız gerekse Amerika’nın Hazine Maliye Bakanlığı çok daha sıkı suretiyle görüşmek suretiyle bunu kendilerine biz teklif olarak yaptık. Bunun dışında da tabi aynı şekilde dışişleri bakanlarımızın daha sıkı birbirleriyle görüşmelerinin gereğini vurguladık” dedi.

ABD ile F-16 konusu ele alındı

ABD ile Türkiye arasındaki F-16 görüşmesinde gelişme olup olmadığı sorusu üzerine Erdoğan, “Biden’la bugün ikili görüşme olmadı biliyorsunuz, görüşmemiz dar kapsamlı bir görüşme oldu. Bu dar kapsamlı görüşmede de F-35’ten kaynaklanan bildiğiniz gibi bizim 1 milyar 400 milyon dolar bir ödememiz vardı. Bu ödemeden hareketle biz bu süreci nasıl iyi bir konuma taşırız, bunun üzerinde durduk. Bunun üzerinde daha çok F-16’lar gündeme geldi. F-16’ların elimizdekilerin modernizasyonuna ya da yeni F-16’ların verilmesi konusu gündemimize geldi. Bununla ilgili de şu anda zaten Savunma Bakanlarımız süreci takip ediyorlar. Bu konuyla ilgili de Sayın Biden‘ın ben olumlu yaklaşımını gördüğüm gibi tabii olayın bir diğer boyutu da malum Temsilciler Meclisi olsun Senato olsun iki tarafta da sizin ağırlığınız var. Biz sizden gerekli bu noktada ihtimamı bekliyoruz” dedi.

Erdoğan ve Macron, Fransa’nın Yunanistan’a yaptığı silah satışını ele aldı

Erdoğan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmeye ilişkin gelen soru üzerine, görüşmede Libya, Suriye ve Afganistan’ın ele alındığını ifade ederek, Macron’un Libya’ya yönelik bir zirve gayreti olduğunu ve bu zirveye yönelik daveti olduğunu aktardı. Erdoğan, görüşmede Yunanistan’a yönelik silah satışlarını ele aldıklarının belirterek, “Bu konudaki endişelerimiz de yine kendileriyle paylaştık” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa ordusu kurulmasına yönelik soru üzerine, söz konusu ülkelerin çoğunun NATO üyesi olduğunu ve ülkelerin buna karşı çıktığını belirterek, “Bu olabilecek bir proje değil, mümkün değil” dedi.

“Afganistan’dan yeni bir göç dalgası bekliyor musunuz?” sorusu üzerine ise Erdoğan, “Afganistan’dan yeni bir göç dalgasına kapılarımızı açma düşüncemiz yok” dedi.

Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Genel

“Türkiye hukuka bağlılıkta 117. sırada!”

Hukukçu Figen Çalıkuşu’ndan zor soru: “Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor”

HABER MERKEZİ-Hukukçu Figen Çalıkuşu, Karar Gazetesi’ndeki köşe yazısında “çürüme” iddiasında bulundu.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen ‘hukukun üstünlüğü endeksi’nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alındığını, bu endekste Türkiye’nin 142 ülke arasında 117. Sırada olduğunu hatırlatan Çalıkuşu, “Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka. Monarşiyle yönetilen ama ‘demokrasiye’ sahip olan Danimarka… Cumhuriyet olan ama bir türlü ‘demokrasi’ olamayan Türkiye’ye fark atıyor” ifadelerini kullandı.

Çalıkuşu’nun yazısının tamamı:

İçişleri Bakanlığı içindeki sert bir bilek güreşinin mafya marifetiyle “darbe mi, operasyon mu” parantezine sıkıştırıldığı, gözümüzün önünde işlenen bir cinayetin emrini verenin siyaset kurumu tarafından korunduğu buna karşın muhalif Kürt siyasetçilerin AİHM Kararlarına rağmen hayatlarına çöküldüğü, AYM üyelerini terörist ilan edebilen zihniyetin cumhurbaşkanı tarafından ödüllendirdiği, muhalif olan herkesin casus ilan edileceği bir çürüme ortamındayız.

“Mafya mı devlete, devlet mi mafyaya operasyon çekiyor” sorusu etrafında tartışan bir ülkeden söz ediyoruz.

Bu korkunç durumun nedeni nedir?

Ruhu bıçaklanmış gözleri oyulmuş kuvvetler ayrılığı olabilir mi?

Gelin birlikte bakalım.

Parlamenter monarşiyle yönetilen, gerçek bir kralın olduğu Danimarka’da kuvvetler ayrılığı var.

Biz de güya kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyoruz…Anayasanın başlangıç kısmında öyle yazıyor zira.

İki ülke de kuvvetler ayrılığı ile yönetiliyor ama hukukun üstünlüğü endeksinde arada uçurumlar bulunuyor.

Danimarka ile Türkiye’nin kuvvetler ayrılığından anladığı aynı değil demek ki…

Anayasa değişikliğinin konuşulduğu bu günlerde, aradaki farkı anlamak isterseniz size Taha Akyol’un “Atatürk’ün Anayasası 1924” isimli son kitabını öneririm.

Taha Akyol, 100 yıllık anayasa tecrübesine sahip olmamıza rağmen, bu tecrübeden ders çıkaramadığımızı, uzlaşmayla bir anayasa yapılamadığını söylüyor ve fevkalade bir isabetle teşhisi koyuyor: “anayasal istikrarsızlık”.

Taha Akyol’un kitabından devam edelim;

“Türkiye’nin anayasal istikrarsızlığının, kuvvetler birliği ile kuvvetler ayrılığı arasındaki gelgitler ve siyasi güç karşısında hukukun zayıflığı halinde ortaya çıktığı görülüyor.”

Meclis tutanaklarından Cemal Nuri Bey’in konuşmasından “1924 Anayasasında temel olan ikinci umde kuvvetler birliğidir” cümlesini aktarıyor Taha Akyol.

Kitap sayesinde Yekta Güngör Özden’in başkanlığı dönemindeki bir AYM kararında 1924 Anayasasına yapılan eleştiriden de haberdar oldum;

“Kuvvetler birliği ilkesi esas alınan 1924 Anayasasında yargıya ilişkin ayrıntılı hükümler bulunmadığı gibi, yargının yasamaya yürütmeye karşı bağımsızlığını sağlayacak kural ve kurumlara yer verilmemiştir.”

Geldik 2024 senesine.

Anayasada bu kez kuvvetler ayrılığı yazılı.

Ama yargı, yasama ve yürütmeye karşı gene bağımsız değil, korunaksız ve saldırı altında.

Gerçek bir kuvvetler ayrılığı olmadığında bağımsız olamayan, bağımsız olamayınca tarafsız da olamayan kuşatılmış bir yargı ile baş başayız özetle.

Ülkelerin ne durumda olduğunu ölçen “hukukun üstünlüğü endeksi” nde, hükümetlerin, ülkeyi yönetenlerin, hukuka bağlılıkları mercek altına alınıyor.

İşte bu endekste Türkiye 142 ülke arasında 117. sırada.

Hukukun üstünlüğünde 1. sırada hangi ülke var derseniz; tüm endekslerde üst sıralarda olan Danimarka.

Monarşiyle yönetilen ama “demokrasiye” sahip olan Danimarka…

Cumhuriyet olan ama bir türlü “demokrasi” olamayan Türkiye’ye fark atıyor.

Endekste bir ülkenin notu 1’e ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o derece yüksek olurken, 0’a ne kadar yakınsa hukukun üstünlüğü o kadar düşük olarak nitelendiriliyor.

Endeks değerlendirmesindeki başlıklarda olan “Yönetim pozisyonundaki kişiler yasal kısıtlamalara ne kadar tabi olduğunu değerlendirmesinde” Danimarka’nın puanı; 0.95.

Ülkemiz Türkiye’nin puanı; 0.28.

Yönetim pozisyonundaki kişilerin, yasal kısıtlamalara tabi olması ne demek? Kuvvetler ayrılığı demek.

Kuvvetler ayrılığı yok ise hukukun üstünlüğü endeksinde sert düşüş de kaçınılmaz zaten.

Bu düşüş yargıyı hiç rahatsız etmiyor anlaşılan.

Yargıtay üyeleri yeni başkanını ancak seçebildiler… 37 tur oylama yapıldı.

Son aşamada, adaylardan AYM üyeleri hakkında çok ağır ithamlarla suç duyurusunda bulunan 3. CD’si Başkanı Muhsin Şentürk adaylıktan, Yargıtay Başsavcılığına aday olmak için çekildi.

Bu çekilmenin arkasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın müdahalesinin olduğu iddia edildi… Sadece böyle bir söylentinin olabilmesi bile ülkedeki hukukun durumunu, “kuvvetler ayrımı” olup olmadığını göstermeye yeter.

Danimarka’daki meslektaşları, 37. turda başkan seçen, bu seçimlere cumhurbaşkanının karıştığı söylenen Yargıtay ve üyeleri hakkında ne düşünürler acaba?

Yargıtay, bu ülke insanlarının hukuksal sorunlarına çözüm beklediği hukukun Kâbe’si diyebileceğimiz bir yer.

Cezaevinde tahliye tarihi geldiği halde Yargıtay’dan dosyası dönmediği için yatanlar oldu/oluyor bu ülkede.

Yasal faizin yüzde 9 olduğu bu ülkede pul olmuş alacaklarına 10 yıl sonra kavuşanlar var.

Mehmet Şimşek, endeksteki 117. sıra gerçeği önünde dururken dünyadan ne kadar para bulacak ya da bulamayacak sanırım biliyordur.

Göreve geldiğinde “rasyonalite” demişti zira.

Hukuk ve demokrasi olmadan rasyonalite olmuyor… Hayat bütün örnekleriyle bunu bize gösteriyor.

Okumaya devam et

Genel

İTÜ Robot Olimpiyatları’nda geleceğin teknoloji liderlerini destekledi

Telemecanique Sensors, İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından bu yıl 16’ncısı düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’nın bronz sponsoru oldu

ABDULLAH GONCA
HABER MERKEZİ-Şirket, üç gün süren etkinlik çerçevesinde geleceğin robot dünyasını şekillendirecek gençler, akademisyenler ve sektör temsilcileri ile buluşma fırsatı elde etti.

90 yılı aşkın deneyimiyle 20’den fazla ülkede sensör teknolojileri alanında fark yaratan Telemecanique Sensors, geleceğin mühendislerine destek olmak amacıyla sponsorluk çalışmalarına devam ediyor. Son olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Kulübü (OTOKON) tarafından düzenlenen İTÜ Robot Olimpiyatları’na bronz sponsor olarak katılan şirket, robot alanında çalışmalar yürüten öğrencilerin çalışmalarına katkı sağladı.

Bu yıl 16’ncısı düzenlenen etkinlik; heyecan verici yarışmalar, eğitici seminerler ve workshoplarla üç gün boyunca katılımcılara özel bir deneyim sundu.

Okumaya devam et

Ekonomi

JetCar’a büyük ilgi

Antalya’da üretiliyor, 110 ülkenin sularında yüzüyor

RÜMEYSA BULUT
HABER MERKEZİ
-Ankara’da düzenlenen Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show’da sergilenen su sporları aracı ‘JetCar’ ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Antalyalı bir firma tarafından üretilen ve 1 milyon 200 bin TL fiyat etiketi olan deniz oyuncağı 110 ülkeye ihraç ediliyor.

Deniz Araçları, Ekipmanları ve Aksesuarları Fuarı Artı Boat Show Ankara, milyonluk tekne ve yatlara ev sahipliği yapıyor. 150 bin TL ile 7 milyon TL arasında değişen 200’ün üzerinde teknenin sergilendiği fuara, Antalya merkezli bir firma tarafından üretilen ‘JetCar’ damgasını vurdu.

EN FAZLA İHRACAT ABD’YE VE ARAP YARIMADASINA

JetCar’la ilgili detayları aktaran Ocean Marine Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Güneş, “Dünyada büyük ilgili gören JetCar’ı geliştirmeye devam ediyoruz. Daha gelişmiş versiyonunu kısa süre içerisinde denize indirmeyi hedefliyoruz. Mevcut versiyon 55 deniz mili (Yaklaşık 90 km/s) hıza ulaşıyor. Türkiye’de 400 adet JetCar sularımızda yüzüyor. ABD, Arap yarımadası ve İspanya başta olmak üzere bugün 110 ülkeye ihracat yapıyoruz. Yeni versiyonun suya inmesiyle birlikte hedefimiz ihracat yaptığımız ülke sayısını bu yıl en az 150’ye çıkarmak. Hem sektör ihracatımıza hem de Türkiye’nin toplam ihracatına daha fazla katkı vermek istiyoruz. Türkiye, deniz araçları ve ekipmanları üretiminde tasarım ve kalite özelinde dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Mevcut konumumuzu pekiştirmek ve daha üst basamaklarda yer almak için katma değeri yüksek ürünlere odaklanmalıyız” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Trendler

KÜNYE
Copyright © 2021 O Haber Neydi - Tüm Hakları Mahfuzdur.